Platonun “Sokratesin Savunması” adlı eserini ilk okuduğumda aklımda sadece Sokrates’in kendisinden nefret eden Meletos’a verdiği ibretlik cevaplar ve tanılar iz bırakmıştı. Lakin kitabı ikinci okumamda aslında Sokratesin Meletos’a bu cevapları verirken bile Atinalılara ders ve öğütler vermeye çalıştığı tanısına vardım. Sadece bu da değil...
Sokrates verdiği her cevapta epik rasyonel düşünce sistemini de ortaya koymuştur bana kalırsa. Neticede mahkeme boyunca geçen konuşmalar sürekli Sokrates tarafından soru, Meletos tarafından da kısa yanıtlar şeklinde ilerliyor. Şimdi ise esas konu başlıklarına gelelim...
Sokratesin rasyonalist bir şekilde verdiği en bariz cevap:
...
Sokrates: - Ne diyorsun, Meletos? Onlar gençleri yetiştirip daha iyi mi terbiye eder diyorsun?
-Elbette.
-Bunların hepsi mi yoksa bazıları mı?
-Hepsi!
-Ira hakkı için ne güzel söz! Demek gençleri daha iyi terbiye eden birçok kimseymiş. O hâlde söyleyin bakalım dostum burada bizi dinleyenler de bu gençleri terbiye ediyorlar mı?
-Evet onlar da...
-Peki ya Bule azaları?
-Onlar da...
-Acaba burada toplanan yurttaşlar gençliği doğru yoldan mı ayırıyorlar? Yoksa onlar da terbiye mi ediyorlar dersin?
-Onlar da terbiye ediyorlar.
-O hâlde, benden başka bütün insanlar onları güzel ve iyi yapıyorlar; onları yalnızca ben doğru yoldan sapıtıyorum. İddiaların bu değil mi?
-Tamam işte bu...
-Şayet sen haklı isen ben hakikayen talihsiz bir adamım Meletos. Ama farz etki sana şöyle bir sual soruyorum: Acaba senin için böyle olan bu mesele, atlar içinde böyle mi? Bu hayvanlara herkesin iyilik ve tek bir kişinin kötülük ettiğine inanıyor musun? Bu hakikatin tam zıddı değil mi? Atları bir veya birkaç kişi, yani seyisler terbiye ediyor. Kullananlar da bozuyor değil mi? At olsun başka hayvan olsun bu böyle değil mi? Ne dersin Meletos? Şüphesiz bu böyle. Anytos ve sen, ne derseniz deyin bütün gençleri tek bir kişinin yanlış yola sürüklediği, ondan gayri de herkesin onları iyi terbiye ettiği doğru olsaydı, bu o gençler için müthiş bir bahtiyarlık olurdu. Ama Meletos, hayır, yanlılıyorsun Gençler üzerine hiç ama hiç kafa yormadığını gösterdim. Senin şu kayıtsızlığın yok mu, bu bile, bana karşı çevirdiğin bu dolaplar bile bunu anlatıyor.
Şimdi sana bir sorum daha var. Zeus hakkı için bana cevap ver. Sence kötülerle yoksa iyilerle mi yaşamak daha iyi? Dostum cevap versene zor birşey mi soruyorum? İyi insanlar çevrelerindekilere hep iyilik, kötü insanlar da hep kötülük ederler değil mi?
-Şüphesiz.
-Şimdi beraberce yaşayıp da faydadan ziyade zarar görmek isteyen var mı? Kanun sana cevap vermeni emrediyor, cevap versene dostum, zarar görmek isteyeceğini tasavvur edebiliyor musun?
-Şüphesiz yoktur.
-Peki ‘Gençleri sapıtıyor, kötülüğe sevk ediyor.’ diye beni suçluyorsun Sence bu suçu ben bilerek mi yoksa bilmeyerek mi işliyorum?
-Bilerek diyorum.
-Demek Meletos, iyiler yanlarındakilere iyilik, kötülerin ise kötülük ettiklerine inanıyorsun. O hâlde ben bu yaşımda beraber yaşamak zorunda olduğum bir kimseyi doğru yoldan ayırırsam ondan bana zarar gelmeyeceğini bilmeyecek kadar cehalet içindeyim. İddiana göre bunu da bilerek, kasten yapıyorum. Meletos, buna ne beni ne de başkasını inandırabilirsin.
O halde, ya ben onları doğru yoldan çıkarmıyorum veya çıkarıyorsam da bunu bilmeyerek yapıyorum. Her iki halde de yalan söylüyorsun. Bundan başka işlediğim suçu bilmeyerek işlemişsem kanun onu suç tanımaz, bu takdirde beni bir kenara çekip öğüt vermen gerekirdi. Herhalde nasihatle, bilmeyerek işlediğim suçlardan vazgeçerim. Hâl böyle iken sen benimle konuşmaktan imtina ettin. Beni kanunların aydınlatıldığı mahkemeye değil, ceza veren mahkemeye gönderdin.
...
Ne kadar da bariz ve açık bir şekilde, tıpkı rasyonalizmin özünde olduğu gibi akıl ve gerçekçilik dolu sözleri ile aslından insanlara sadece kimin doğru kimin yalan söylediğini değil insanların(gençlerin) kim tarafından nasıl yetiştirildiğinden ziyade kim tarafından nasıl etkilenildiğinden bahsediliyor. Ola ki bu konuşmayı daha evellden okumadııysanız insan sadece verilen cevaba odaklanıyor. Lakin işin esasında verilen cevap Atinalılara insanlar hakkında altın değerinde bir nutuk çekiyor bu sözleriyle Sokrates...
En nihayetinde sokrates tüm çabalrına rağmen girdiği bu davayı kazanamadı ve idam edildi. Peki ya Sokrates Platon ile birlikte kaçsaydı ne olurdu? Gerçi, gerçek bir rasyonalis olan Sokrates için bu ihtimali düşünmek bile gerçekten büyük bir özveri ister. Ama Sokrates şu an burda olup bu konuyu düşünüyor olsa, kesinlikle Meletos için büyük bir kahkaha atardı...
Rasyonalizm her daim aklı ve aklın izlediği yolu takiğ ettirir inasana... Bana kalırsa Sokrates ne insanlara düşünebilme konusunda yardım etmeye çalışıyordu ne de kendi düşüncelerini geliştirmeye. Sokrates hayatı boyunca insanlara sorular sorarak onları sürekli rahatsız etti. İnsanlar artık ondan tiksinir hale gelmişti ama Sokratese bunu önemsemiyordu. Sadece tek bir amacı vardı: Düşünmek, düşünmek ve daha çok düşünmek. Bu sebepten dolayı asıl önemli olan şeyi unuttu. Yaşamayı. O ne kendini ne de başka insanları üstün görüyordu. Ona göre üstünlük kavramı apayrı birşeydi. Kelimlerle anlatılabilirdi belki ama Sokrates bu üstünlüğü anlamaya çalışıyordu. Anlamaya çalışmaktan zevk alıyordu en nihayetinde. Her günü aynı soruya verilen faklı veya faklı sorulara verilen aynı cevaplarla geçiyordu. Tıp kı günümüzdeki iki insanın basit tarışmaları gibi, aslında hiç bir anlamı yoktu ama tartışan kişiler için kazanma arzusuna dönüşen bu tartışma Sokrates içinde içinden çıkılayacak kadar derin bir çukurdu. Kendi içinde tıkanmış kalmış. Herşeye rasyonalizm ile cevap veremeye çalışırken en sonunda herkesin sorularını cevaplayarak ve kendi sorusunu cevaplayamadan Atinalıların arasından idam edilerek ayrıldı...